Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
GENEL KONULAR
İnsanlar evrende kendi yerlerini,yaşadıkları toplumun yapısını,kendileri ile algıladıkları dünya arasındaki ilişkileri ve doğal olayların anlamını sürekli sorgulamışlardır.Bu konular için yaptıkları bazı açıklamalar masal veya gelenekler içinde değerlendirilmiştir.Bunların hepsi Mit’leri oluşturur.Yaşamakta olduğumuz bu dönemde bilimsel olarak kanıtlanmış gerçeklerin yanısıra kanıtı olmayan inanç ve düşünceler de vardır.Bu ikisi arasında kesin bir ayrım yapma bugünkü dünyamızda başvurulan bir yöntemdir.Bugün için bir düş ürünü olarak nitelediğimiz mit’ler bir zamanlar insanların yaşamlarını yönlendiren olgulardı.
Mit’lere dünyanın her yerinde rastlanmıştır.Çok çeşitli olmalarına rağmen aralarında bir takım ortak noktalar bulunur.Böyle benzerliklerin oluşu çok normaldir.Zira insanlar her yerde aynı sorunlarla karşılaşmışlar ve aynı soruları sormuşlardı.Geçmiş dönemlerde bilimin henüz emekleme süreci bile başlamamışken,herkesin kendisinin ne olduğunu sorgulaması,doğanın niye acımasız davrandığını merak etmesi ve olayların nedenleri ile sonuçları arasındaki ilişkileri öğrenmek istemeleri her yerde aynıydı.
Bugünden geriye doğru baktığımızda mitlerle o dönemlere ait dinler arasında ortak yanlar görürüz.Her ikisi de nedenleri ve gerekçeleri içerir,yani her ikisi de evrenle ilgili olayların hem nasıl olduğunu hem de niçin böyle olduğunu açıklarlar.Ancak mitler dinlere oranla insanlara yaşantılarının doğru yönünü göstermeye daha az yer verirler.Mitler kendi yapıları içinde ahlak dersi bulundururlar ama amaçları bunu insanlara kabul ettirmek değildir.Mitler,evrendeki varlıkların sayısız olan özellikleriyle olduğu gibi insanların doğal yaşantılarıyla ilgili öykülerdir.Doğaüstü olaylar ise bu öykülerin vazgeçilmez bölümleridir.
Mitolojilerin geçerli olduğu dönemlerde yaşayan birisine göre doğrudan doğruya algıladığı dünya,biricik dünya değildir.Ona göre bir doğum olayı fiziksel bir süreçtir.Bunu bilir.Ama bu doğum olayını aynı zamanda doğaüstü bir olay olarak ta kabul edecektir.Örneğin bu doğum olayını yeniden doğuş veya yeniden dünyaya dönüş olarak düşünecektir..Böyle mitolojik dünya görüşlerinin yıkılması elbette bilimin ilerlemesi ile mümkün olmuştur.Ancak bilgilerin elde edilmesi,bu bilgilerin mantıksal düşünüş sürecini başlatması ve bütün bunların topluma yayılması uzun zaman alır.Bu süreç içinde mitlerin varlığını devam ettirmesi normaldir.Bilimi işin içine katmadan her olayda karşılaştırmalar yapmak,bu olaylar arasında benzerlikler bulmak mümkündür.Mitler de aynı yöntemi uyguluyordu.Doğadaki anlaşılmaz olayları, herkesin bildiği ve anlaşılması daha kolay olan olaylarla karşılaştırıyor ve arasında paralellik kuruyordu.
Herhangi bir yerde yanan ateş ısı ve enerji verir.Güneş te ısı ve enerji verir.Şu halde ateş ve Güneş’in ortak özellikleri vardır.Diğer taraftan altın hem parlaktır hem de rengi Güneş’e benzer.Altın aynı zamanda tıpkı Güneş gibi paslanmaz ve eskimez.O da Güneş gibi ölümsüzlüğü simgeler.Böylece ortak olan fiziksel özelliklerden,simgesel eşitlikler elde edilir.Artık bir şey ötekinin niteliklerini almıştır.
Yumurta, yaşamı ortaya çıkarır.Dünya yaşam olduğuna göre bir yumurtadan yaratılmıştır.Bu görüş oldukça yaygındı.Birçok mitolojide yumurta,dünyanın simgesi olarak kullanılır.Eski Mısır’a ait yaratılış mitlerinden biri,Memfis’li Ptah’ın dünyayı bir çömlekçi tekerleği üzerinde yumurta biçiminde yaratmasıdır.
Eski dönemlerdeki insanlar doğa olayları karşısında oldukça korkulu günler yaşıyorlardı.Günlük yaşamı etkileyen bu tip olaylar onlar için olağanüstü nitelik kazanırdı.Bu nedenle garip yaratıklar insanın çevresindeki güçlerin ona verdiği korku yüzünden mitlerde önemli rol oynadılar.Ağzından ateş üfleyen canavar Khimaira,içinde yaşadığı volkanların gücüdür.Mitlerde adı geçen yaratıklar ve meydana gelen olaylar,gerçek olaylara benzetilmiştir..Örneğin Herakles’in bataklık canavarı Hydra ile mücadelesi,eski bir kralın bataklıkları kurutuşunu yansıtıyor olabilir.Belki de yarı at yarı insan olan Kentuarlar bir bölgenin çok ünlü binicilerini simgeliyordu.
Çok rastlanan bir örnek te kendi kuyruğunu yiyen yılan mitolojisidir.Kendi kuyruğunu yiyen yılan,evrende her şeyin çevrimsel yapısını gösteren bir çemberdir.Eski dönemlerden kalan bir belgeye göre,Japonya’da kuyruğunu yiyen yılan yeraltında kımıldadıkça deprem olmaktadır.
Yeryüzündeki dağlar,eski dönemlerin insanı için ulaşılmaz yerlerdir.Aynı zamanda heybetli ve korkutucu görünüşleri vardır.Elbette Yunan tanrılarının yeri Olympos dağı olacaktır.Gök gürlemesi ve yıldırım tanrıların öfkesidir,Zeus kızmış olmalıdır.Yunanlılar mitlerinde insan biçiminde tanrılar yaratmışlardı.İnsanlar, kendilerine özgü olan güzellik,öfke ve sevgi gibi özelliklerini ölçüyü aşırı hale getirerek kendi biçimlerindeki tanrılara yansıttılar.Hermes tanrıların habercisi,Apollon müziğin koruyucusu,Demeter bereketin tanrısıydı.Tanrılar biçim ve özellik olarak insana benzerler ama ne de olsa tanrıdırlar,onun için insandan fazla olan yanları olmalıdır.Örneğin ölümsüzdürler,korkunç güçleri vardır.Ama zaman zaman insana ait olan özelliklerini göstermekten kendilerini alamazlar.Kıskanırlar,aşık olurlar,bazen de Zeus’un yaptığı gibi ölümlü kadınlarla sevişirler.
Mitler,insanın ve içinde yaşadığı dünyanın niçin böyle olduğunu açıklarlar.Ancak işlevleri bu kadarla kalmaz.İnsanlar yaşamları boyunca birçok olaylar karşısında umutsuz halde kalırlar,diğer insanlarla giriştikleri mücadelelerde galip gelirler veya mağlup olurlar,doğum ve ölüm zaten herkesin bildiği olgulardır.Buna uygun olarak hemen hemen her ruhsal durum ve her soruyu yanıtlayacak bir mit vardır.Mitler dış dünyaya ait gerçeklerle insanların düşlerine ait umut,istek ve korkuları arasında bir köprü kurmuşlardı.
KAHRAMANLAR
Eski dönemlerin insanları evrenin ve yeryüzünün başlangıcı ile beraber kendilerini ve kültürlerini de açıklamak durumundaydılar.Ateş yakmayı,madenleri işlemelerini,çeşitli ilaçlar bulmayı ve kültürlerini nasıl öğrenmişlerdi?O dönemlerde bilim,tarih bilinci,sosyoloji söz konusu olamayacağı için insanlar,kendi yaşamlarında büyük önem taşıyan bu buluşları alışılmamış yeteneklere sahip kahramanlara yüklemişlerdi.Bu kahramanlar genellikle tanrıların meşru olmayan çocuklarıdır.
Kahramanların başarıları ve buluşları,insanlara hem maddi hem de manevi yararlar sağlar.Zira kahramanların çeşitli mücadelelerde gösterdikleri başarılar ve zorluklar karşısında çözüm getiren başarıları insanlara örnek olmuştu.Yaşamak ve savaşmak için azimleri kamçılanıyordu.Yenilgi durumunda çekilecek acıları,galibiyet durumunda duyulacak hazzı gösteriyordu.
Daha doğumu sırasında kahramanın amacı ve varoluş nedeni bellidir.Saldırganlardan ülkeyi kurtaracak veya uygarlığı kuracaktır.Bunun için dünyaya gelmiştir.Bir kahraman kötülüğü temsil eden canavarı öldürür ve genç kızı (yani mağdurları) kurtarır.Yunan kahramanı Perseus,Gorgon’lardan Medusa’yı öldürmüş ve Andromeda’yı canavarın elinden almıştı.Hercules ise Yunanlıları birçok tehlikeden kurtaran diğer kahramandır.Lerna bataklığında yaşayan dokuz başlı yılan Hydra,ülkenin başına bela kesilmişti.Başlarından biri kesildiğinde yerine iki baş daha çıkıyordu.Hercules baş kesmenin işe yaramadığını anlayınca onları kızgın sopalarla yakmıştı.
Okyanusya’lı bir kahraman olan Maui,kementle Güneş’i yakalamış ve Prometheus gibi tanrılardan ateşi çalmıştı.Babil mitlerinin kahramanı olan Gılgamış,canavarlarla dövüşen bir başka kurtarıcıydı.Vahşi yaratıklardan insanın evrilmesini simgeleyen Enkidu ile arkadaş olmuştu.Gılgamış kendisini aşağılayınca İştar onların üzerine vahşi bir boğa göndermişti.
KADIN
Mitolojinin erkeklerin bakış açısına göre yazıldığı ve söylendiği açık bir gerçektir.Hemen hemen bütün mitlerde kadınlar ikinci sınıf insan olarak ele alınır.Onlar yaratılışa sonradan katılmış kişilerdir.Öyle ki zaman zaman daha da ileri gidilip aşağılık ve kötü tip olarak nitelenirler.Herhangi bir mitte bir bireyin ruhsal gelişmesi anlatılıyorsa bu olayda kadının önemli bir yer tuttuğu çok az görülür.Eros ve Psykhe’nin öyküsü nadir rastlanan örneklerdir.
Mitlerde kadınların rolü birbirine karşıt olacak şekildedir.Bir taraftan kaçınılmaz şekilde yaşamın kaynağıdırlar.Diğer tarafta ise tehlikeli,baştan çıkarıcı,acımasız ve yıkıcıdırlar.Aslında mitler insan tutkularını ve davranışlarını yansıttıklarına göre kadınların bu çelişik tavrı nasıl açıklanır?
Mitlerin kadınları birbirine karşıt nitelikleri ile ele almalarının bir nedeni,onların cinsel açıdan farklı olmasından kaynaklanır.İnsan,yani erkek farklı olana katlanamaz.Öteki kişi,yani kadın aynı zamanda istenmektedir.Bu durumda hem lanetlenir ve ondan korkulur hem de sevilir ve baş tacı edilir.Bu konuda yapılabilecek bir diğer açıklama,bebeğin annesi ile olan ilişkisi ile yapılabilir.Anne ve bebeği arasındaki temel ilişki sıcak ve koruyucu özelliktedir.Ama aynı zamanda öfkeli ve cezalandırıcıdır.Bu durumda kadınlara karşı ikircikli bir tavır ortaya konur.Kadınlar ve onları temsil eden tanrıçalar,erkeklerin yaşamında beklenmeyen tehlikelerin doğurduğu korkuları simgelerler.
Ana tanrıçalar hemen hemen dünyanın her yerinde hem yaşam veren hem de yaşam alan varlıklardır.Onlar toprağın canlı örnekleridir.Bitki ve hayvanların koruyucusudur.Aşkı,evliliği ve analığı simgelerler.Tanrıçalar bu özelliklerin ya tümünü ya da bir kaçını temsil ederler.Nitekim Hindistan’da Kali,Sümer’de İnanna,Babil’de İştar,Filistin’de Astarte,Yunan’da Aphrodite,Demeter ve Artemis,Roma’da Kybele ve Venüs,Mısır’da İsis böyledir.
Mitlerde kahramanların kadınlarla ilişkileri,erkeklerin kadınlara karşı tutumunu göstermektedir.Kahramanların tutumu erkeğin doğasındaki çelişik dürtülerle nasıl başa çıkacağı konusunda öğretici niteliktedir.
Girit adasında kral Minos’un labirentinde canavar boğa Minotauros vardır ve her yıl ona canlı gençler adak olarak sunulur.Theseus o yıl boğaya adak olarak yedi genç kızı ve yedi delikanlıyı Girit’ götürmekle görevlendirilen kişidir.Labirent o kadar karışıktır ki içinden çıkılması olanaksızdır.Ancak kralın kızı Theseus’a aşık olur.Ona labirentte kaybolmaması için bir yumak iplik verir. Theseus boğayı öldürür ve ip sayesinde kurtulur.Aynı zamanda kralın kızını da kaçırır.Ama sonra onu küçük bir adada terkedecektir.Mitten anladığımıza göre Theseus daha ruhsal olgunluğa erişmemiş olduğu için kazandığı başarıları henüz hazmedememiştir.Kralın kızı ise bir tarafı ile bir kadındır.Ama kahramanın sahip olmak istediği bir sevgili olduğu gibi aynı zamanda bir ödüldür.Bu öykü insanlara uyarı niteliğindedir.Olgun bir erkek olmanın zorluğunu anlatır.Olgunluğa ermemiş bir erkek için kadın,ister insan biçiminde olsun,ister canavar biçiminde olsun,tehlikelidir ve gerektiğinde yok edilmelidir.
Ancak kadınlara eşit haklar tanımayı öneren mitler de vardır.Gılgamış,Enkidu ile arkadaş olmuştu. Enkidu,bir kutsal fahişe tarafından baştan çıkarılırken yakalanan vahşi bir yaratıktır.İki arkadaş birçok canavarı öldürür.Ancak tanrılar da Enkidu’yu öldürür.Günümüzdeki ruhbilimciler bu öyküde,karşı cinse duyulan korku duygularını bulurlar.Canavarların öldürülmesi,kadınlara duyulan korkuyu simgeler.Ama bu korkunun yok edilmesi kadınlardan nefret etmekle veya onlara armağanlar verilerek olmaz.Onlara erkeklere eş statü tanıyarak ve onların da insanlığını onaylayarak mümkündür.
Bugün için yaşayan mitler,en üstün ilahi gücü erkek olarak gösterir.Ancak M.Ö.20.000 yılına ait olduğu saptanmış bir Venüs heykelciği,toprağın kadın olarak düşünüldüğünü gösterir.Bu heykelcik çok kaba olmasına rağmen bir kadının göğüs ve kalçalarını oldukça iri şekilde yansıtır.Bu ise yaşamı da veren gücün simgesidir.Efes’li Diana,çocukları emzirme gücünü taşıyan çok sayıda göğüse sahiptir.Herhangi bir niteliği vurgulamak için belirli bir organı çoğaltmak,mitlerin ortak özelliğidir.
Medusa,eski deniz tanrıları Phorkys ve Keto’nun üç kızından ölümlü olanıdır.Başı saç yerine yılanlarla kaplıdır.Perseus,Hades’in başlığını giyerek görünmez olmuş ve Athena’nın yardımı ile onun başını orakla kesmiştir.
Demeter,bereketli toprak tanrıçasıydı.Bulunmuş olan bir kabartmada o
Tarih: 2016-05-03 10:19:43 Kategori: Genel Kültür
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Genel konular Nedir
İnsanlar evrende kendi yerlerini,yaşadıkları toplumun yapısını,kendileri ile algıladıkları dünya arasındaki ilişkileri ve doğal olayların anlamını sürekli sorgulamışlardır.Bu konular için yaptıkları bazı açıklamalar masal veya gelenekler içinde değerlendirilmiştir.Bunların hepsi Mit’leri oluşturur.Yaşamakta olduğumuz bu dönemde bilimsel olarak kanıtlanmış gerçeklerin yanısıra kanıtı olmayan inanç ve düşünceler de vardır.Bu ikisi arasında kesin bir ayrım yapma bugünkü dünyamızda başvurulan bir yöntemdir.Bugün için bir düş ürünü olarak nitelediğimiz mit’ler bir zamanlar insanların yaşamlarını yönlendiren olgulardı.
Mit’lere dünyanın her yerinde rastlanmıştır.Çok çeşitli olmalarına rağmen aralarında bir takım ortak noktalar bulunur.Böyle benzerliklerin oluşu çok normaldir.Zira insanlar her yerde aynı sorunlarla karşılaşmışlar ve aynı soruları sormuşlardı.Geçmiş dönemlerde bilimin henüz emekleme süreci bile başlamamışken,herkesin kendisinin ne olduğunu sorgulaması,doğanın niye acımasız davrandığını merak etmesi ve olayların nedenleri ile sonuçları arasındaki ilişkileri öğrenmek istemeleri her yerde aynıydı.
Bugünden geriye doğru baktığımızda mitlerle o dönemlere ait dinler arasında ortak yanlar görürüz.Her ikisi de nedenleri ve gerekçeleri içerir,yani her ikisi de evrenle ilgili olayların hem nasıl olduğunu hem de niçin böyle olduğunu açıklarlar.Ancak mitler dinlere oranla insanlara yaşantılarının doğru yönünü göstermeye daha az yer verirler.Mitler kendi yapıları içinde ahlak dersi bulundururlar ama amaçları bunu insanlara kabul ettirmek değildir.Mitler,evrendeki varlıkların sayısız olan özellikleriyle olduğu gibi insanların doğal yaşantılarıyla ilgili öykülerdir.Doğaüstü olaylar ise bu öykülerin vazgeçilmez bölümleridir.
Mitolojilerin geçerli olduğu dönemlerde yaşayan birisine göre doğrudan doğruya algıladığı dünya,biricik dünya değildir.Ona göre bir doğum olayı fiziksel bir süreçtir.Bunu bilir.Ama bu doğum olayını aynı zamanda doğaüstü bir olay olarak ta kabul edecektir.Örneğin bu doğum olayını yeniden doğuş veya yeniden dünyaya dönüş olarak düşünecektir..Böyle mitolojik dünya görüşlerinin yıkılması elbette bilimin ilerlemesi ile mümkün olmuştur.Ancak bilgilerin elde edilmesi,bu bilgilerin mantıksal düşünüş sürecini başlatması ve bütün bunların topluma yayılması uzun zaman alır.Bu süreç içinde mitlerin varlığını devam ettirmesi normaldir.Bilimi işin içine katmadan her olayda karşılaştırmalar yapmak,bu olaylar arasında benzerlikler bulmak mümkündür.Mitler de aynı yöntemi uyguluyordu.Doğadaki anlaşılmaz olayları, herkesin bildiği ve anlaşılması daha kolay olan olaylarla karşılaştırıyor ve arasında paralellik kuruyordu.
Herhangi bir yerde yanan ateş ısı ve enerji verir.Güneş te ısı ve enerji verir.Şu halde ateş ve Güneş’in ortak özellikleri vardır.Diğer taraftan altın hem parlaktır hem de rengi Güneş’e benzer.Altın aynı zamanda tıpkı Güneş gibi paslanmaz ve eskimez.O da Güneş gibi ölümsüzlüğü simgeler.Böylece ortak olan fiziksel özelliklerden,simgesel eşitlikler elde edilir.Artık bir şey ötekinin niteliklerini almıştır.
Yumurta, yaşamı ortaya çıkarır.Dünya yaşam olduğuna göre bir yumurtadan yaratılmıştır.Bu görüş oldukça yaygındı.Birçok mitolojide yumurta,dünyanın simgesi olarak kullanılır.Eski Mısır’a ait yaratılış mitlerinden biri,Memfis’li Ptah’ın dünyayı bir çömlekçi tekerleği üzerinde yumurta biçiminde yaratmasıdır.
Eski dönemlerdeki insanlar doğa olayları karşısında oldukça korkulu günler yaşıyorlardı.Günlük yaşamı etkileyen bu tip olaylar onlar için olağanüstü nitelik kazanırdı.Bu nedenle garip yaratıklar insanın çevresindeki güçlerin ona verdiği korku yüzünden mitlerde önemli rol oynadılar.Ağzından ateş üfleyen canavar Khimaira,içinde yaşadığı volkanların gücüdür.Mitlerde adı geçen yaratıklar ve meydana gelen olaylar,gerçek olaylara benzetilmiştir..Örneğin Herakles’in bataklık canavarı Hydra ile mücadelesi,eski bir kralın bataklıkları kurutuşunu yansıtıyor olabilir.Belki de yarı at yarı insan olan Kentuarlar bir bölgenin çok ünlü binicilerini simgeliyordu.
Çok rastlanan bir örnek te kendi kuyruğunu yiyen yılan mitolojisidir.Kendi kuyruğunu yiyen yılan,evrende her şeyin çevrimsel yapısını gösteren bir çemberdir.Eski dönemlerden kalan bir belgeye göre,Japonya’da kuyruğunu yiyen yılan yeraltında kımıldadıkça deprem olmaktadır.
Yeryüzündeki dağlar,eski dönemlerin insanı için ulaşılmaz yerlerdir.Aynı zamanda heybetli ve korkutucu görünüşleri vardır.Elbette Yunan tanrılarının yeri Olympos dağı olacaktır.Gök gürlemesi ve yıldırım tanrıların öfkesidir,Zeus kızmış olmalıdır.Yunanlılar mitlerinde insan biçiminde tanrılar yaratmışlardı.İnsanlar, kendilerine özgü olan güzellik,öfke ve sevgi gibi özelliklerini ölçüyü aşırı hale getirerek kendi biçimlerindeki tanrılara yansıttılar.Hermes tanrıların habercisi,Apollon müziğin koruyucusu,Demeter bereketin tanrısıydı.Tanrılar biçim ve özellik olarak insana benzerler ama ne de olsa tanrıdırlar,onun için insandan fazla olan yanları olmalıdır.Örneğin ölümsüzdürler,korkunç güçleri vardır.Ama zaman zaman insana ait olan özelliklerini göstermekten kendilerini alamazlar.Kıskanırlar,aşık olurlar,bazen de Zeus’un yaptığı gibi ölümlü kadınlarla sevişirler.
Mitler,insanın ve içinde yaşadığı dünyanın niçin böyle olduğunu açıklarlar.Ancak işlevleri bu kadarla kalmaz.İnsanlar yaşamları boyunca birçok olaylar karşısında umutsuz halde kalırlar,diğer insanlarla giriştikleri mücadelelerde galip gelirler veya mağlup olurlar,doğum ve ölüm zaten herkesin bildiği olgulardır.Buna uygun olarak hemen hemen her ruhsal durum ve her soruyu yanıtlayacak bir mit vardır.Mitler dış dünyaya ait gerçeklerle insanların düşlerine ait umut,istek ve korkuları arasında bir köprü kurmuşlardı.
KAHRAMANLAR
Eski dönemlerin insanları evrenin ve yeryüzünün başlangıcı ile beraber kendilerini ve kültürlerini de açıklamak durumundaydılar.Ateş yakmayı,madenleri işlemelerini,çeşitli ilaçlar bulmayı ve kültürlerini nasıl öğrenmişlerdi?O dönemlerde bilim,tarih bilinci,sosyoloji söz konusu olamayacağı için insanlar,kendi yaşamlarında büyük önem taşıyan bu buluşları alışılmamış yeteneklere sahip kahramanlara yüklemişlerdi.Bu kahramanlar genellikle tanrıların meşru olmayan çocuklarıdır.
Kahramanların başarıları ve buluşları,insanlara hem maddi hem de manevi yararlar sağlar.Zira kahramanların çeşitli mücadelelerde gösterdikleri başarılar ve zorluklar karşısında çözüm getiren başarıları insanlara örnek olmuştu.Yaşamak ve savaşmak için azimleri kamçılanıyordu.Yenilgi durumunda çekilecek acıları,galibiyet durumunda duyulacak hazzı gösteriyordu.
Daha doğumu sırasında kahramanın amacı ve varoluş nedeni bellidir.Saldırganlardan ülkeyi kurtaracak veya uygarlığı kuracaktır.Bunun için dünyaya gelmiştir.Bir kahraman kötülüğü temsil eden canavarı öldürür ve genç kızı (yani mağdurları) kurtarır.Yunan kahramanı Perseus,Gorgon’lardan Medusa’yı öldürmüş ve Andromeda’yı canavarın elinden almıştı.Hercules ise Yunanlıları birçok tehlikeden kurtaran diğer kahramandır.Lerna bataklığında yaşayan dokuz başlı yılan Hydra,ülkenin başına bela kesilmişti.Başlarından biri kesildiğinde yerine iki baş daha çıkıyordu.Hercules baş kesmenin işe yaramadığını anlayınca onları kızgın sopalarla yakmıştı.
Okyanusya’lı bir kahraman olan Maui,kementle Güneş’i yakalamış ve Prometheus gibi tanrılardan ateşi çalmıştı.Babil mitlerinin kahramanı olan Gılgamış,canavarlarla dövüşen bir başka kurtarıcıydı.Vahşi yaratıklardan insanın evrilmesini simgeleyen Enkidu ile arkadaş olmuştu.Gılgamış kendisini aşağılayınca İştar onların üzerine vahşi bir boğa göndermişti.
KADIN
Mitolojinin erkeklerin bakış açısına göre yazıldığı ve söylendiği açık bir gerçektir.Hemen hemen bütün mitlerde kadınlar ikinci sınıf insan olarak ele alınır.Onlar yaratılışa sonradan katılmış kişilerdir.Öyle ki zaman zaman daha da ileri gidilip aşağılık ve kötü tip olarak nitelenirler.Herhangi bir mitte bir bireyin ruhsal gelişmesi anlatılıyorsa bu olayda kadının önemli bir yer tuttuğu çok az görülür.Eros ve Psykhe’nin öyküsü nadir rastlanan örneklerdir.
Mitlerde kadınların rolü birbirine karşıt olacak şekildedir.Bir taraftan kaçınılmaz şekilde yaşamın kaynağıdırlar.Diğer tarafta ise tehlikeli,baştan çıkarıcı,acımasız ve yıkıcıdırlar.Aslında mitler insan tutkularını ve davranışlarını yansıttıklarına göre kadınların bu çelişik tavrı nasıl açıklanır?
Mitlerin kadınları birbirine karşıt nitelikleri ile ele almalarının bir nedeni,onların cinsel açıdan farklı olmasından kaynaklanır.İnsan,yani erkek farklı olana katlanamaz.Öteki kişi,yani kadın aynı zamanda istenmektedir.Bu durumda hem lanetlenir ve ondan korkulur hem de sevilir ve baş tacı edilir.Bu konuda yapılabilecek bir diğer açıklama,bebeğin annesi ile olan ilişkisi ile yapılabilir.Anne ve bebeği arasındaki temel ilişki sıcak ve koruyucu özelliktedir.Ama aynı zamanda öfkeli ve cezalandırıcıdır.Bu durumda kadınlara karşı ikircikli bir tavır ortaya konur.Kadınlar ve onları temsil eden tanrıçalar,erkeklerin yaşamında beklenmeyen tehlikelerin doğurduğu korkuları simgelerler.
Ana tanrıçalar hemen hemen dünyanın her yerinde hem yaşam veren hem de yaşam alan varlıklardır.Onlar toprağın canlı örnekleridir.Bitki ve hayvanların koruyucusudur.Aşkı,evliliği ve analığı simgelerler.Tanrıçalar bu özelliklerin ya tümünü ya da bir kaçını temsil ederler.Nitekim Hindistan’da Kali,Sümer’de İnanna,Babil’de İştar,Filistin’de Astarte,Yunan’da Aphrodite,Demeter ve Artemis,Roma’da Kybele ve Venüs,Mısır’da İsis böyledir.
Mitlerde kahramanların kadınlarla ilişkileri,erkeklerin kadınlara karşı tutumunu göstermektedir.Kahramanların tutumu erkeğin doğasındaki çelişik dürtülerle nasıl başa çıkacağı konusunda öğretici niteliktedir.
Girit adasında kral Minos’un labirentinde canavar boğa Minotauros vardır ve her yıl ona canlı gençler adak olarak sunulur.Theseus o yıl boğaya adak olarak yedi genç kızı ve yedi delikanlıyı Girit’ götürmekle görevlendirilen kişidir.Labirent o kadar karışıktır ki içinden çıkılması olanaksızdır.Ancak kralın kızı Theseus’a aşık olur.Ona labirentte kaybolmaması için bir yumak iplik verir. Theseus boğayı öldürür ve ip sayesinde kurtulur.Aynı zamanda kralın kızını da kaçırır.Ama sonra onu küçük bir adada terkedecektir.Mitten anladığımıza göre Theseus daha ruhsal olgunluğa erişmemiş olduğu için kazandığı başarıları henüz hazmedememiştir.Kralın kızı ise bir tarafı ile bir kadındır.Ama kahramanın sahip olmak istediği bir sevgili olduğu gibi aynı zamanda bir ödüldür.Bu öykü insanlara uyarı niteliğindedir.Olgun bir erkek olmanın zorluğunu anlatır.Olgunluğa ermemiş bir erkek için kadın,ister insan biçiminde olsun,ister canavar biçiminde olsun,tehlikelidir ve gerektiğinde yok edilmelidir.
Ancak kadınlara eşit haklar tanımayı öneren mitler de vardır.Gılgamış,Enkidu ile arkadaş olmuştu. Enkidu,bir kutsal fahişe tarafından baştan çıkarılırken yakalanan vahşi bir yaratıktır.İki arkadaş birçok canavarı öldürür.Ancak tanrılar da Enkidu’yu öldürür.Günümüzdeki ruhbilimciler bu öyküde,karşı cinse duyulan korku duygularını bulurlar.Canavarların öldürülmesi,kadınlara duyulan korkuyu simgeler.Ama bu korkunun yok edilmesi kadınlardan nefret etmekle veya onlara armağanlar verilerek olmaz.Onlara erkeklere eş statü tanıyarak ve onların da insanlığını onaylayarak mümkündür.
Bugün için yaşayan mitler,en üstün ilahi gücü erkek olarak gösterir.Ancak M.Ö.20.000 yılına ait olduğu saptanmış bir Venüs heykelciği,toprağın kadın olarak düşünüldüğünü gösterir.Bu heykelcik çok kaba olmasına rağmen bir kadının göğüs ve kalçalarını oldukça iri şekilde yansıtır.Bu ise yaşamı da veren gücün simgesidir.Efes’li Diana,çocukları emzirme gücünü taşıyan çok sayıda göğüse sahiptir.Herhangi bir niteliği vurgulamak için belirli bir organı çoğaltmak,mitlerin ortak özelliğidir.
Medusa,eski deniz tanrıları Phorkys ve Keto’nun üç kızından ölümlü olanıdır.Başı saç yerine yılanlarla kaplıdır.Perseus,Hades’in başlığını giyerek görünmez olmuş ve Athena’nın yardımı ile onun başını orakla kesmiştir.
Demeter,bereketli toprak tanrıçasıydı.Bulunmuş olan bir kabartmada o
Tarih: 2016-05-03 10:19:43 Kategori: Genel Kültür
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx